Fazıl'ı Boş Bıraktığınızda Ödül Alıyor

Fazıl Say, "besteci" kimliğiyle ve 'İstanbul Senfonisi' eseri ile Avrupa'nın en büyük ve en prestijli müzik ödülü olan ECHO Klassik Jüri Özel Ödülü'nü kazandı.

 

Seçici kurul, açıklamasında ödülün "doğu ve batı arasında oluşturduğu sanatsal köprüdeki başarısı" gerekçesiyle Say'a verildiğini söyledi. Büyük ödüle layık görülen ve prodüksiyonu tamamen Türkiye'de yapılan CD'de 'İstanbul Senfonisi'ni, Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ve şef Gürer Aykal icra etmişti. Eserde solist olarak ise Hakan Güngör (Kanun), Burcu Karadağ (Ney), Aykut Köselerli (Vurmalı Çalgılar) yer alıyor. Fazıl Say daha önce, 2001 yılında Stravinski 'Bahar Ayini' kaydı icrası ile en iyi yorumcu ve 2008 yılında keman sanatçısı Patricia Kopatchinskaja ile yaptığı albüm ile en iyi oda müziği ödülüne layık görülmüştü.

 

İstanbul Senfonisi eseri 2009 yılında bestelendi. Yedi bölümden oluşan eserin, Dortmund'daki ilk seslendirilişinden sonra, hakkında çıkan ilk eleştirilerde "21. Yüzyılın ilk başyapıtı" denilmişti. 'İstanbul Senfonisi' kısa bir süre içinde 12 ülkede, 50'den fazla konserde seslendirildi.

 

Ödülün yanı sıra, Fazıl Say’ın 2011’de bestelediği Mezopotamya Senfonisi ve 2012’de bestelediği Universe Senfonisi’nin yer aldığı yeni albümü tüm dünyada ve ülkemizde dinleyicilerle buluştu.

 

Albüm iTunes US: https://itunes.apple.com/us/album/istanbul/id561107071

Albüm iTunes TR: https://itunes.apple.com/tr/album/fazil-say-istanbul-senfonisi/id588902840

Albüm D&R Link: http://goo.gl/6DrHZi

 

"Istanbul Senfonisi" Belgesel Bölüm 1: http://www.youtube.com/watch?v=Om9ONn5190k

"Istanbul Senfonisi" Belgesel Bölüm 2: http://www.youtube.com/watch?v=Y_cF9Ts9XEU

 

Resmi Websitesi: www.fazilsay.com

Facebook FAZILSAY: https://www.facebook.com/FazilSayOfficial

Facebook Fazıl Say Official: https://www.facebook.com/Official.Fazil.Say

Twitter Fazıl Say: https://twitter.com/fsayofficial

 

E-posta: info@fazilsay.com

Tel: 0 212 227 69 37

 

******************************************************

 

FAZIL SAY

Mezopotamya & Universe Senfonisi

Fazıl Say’ın 2011’de bestelediği Mezopotamya Senfonisi ve 2012’de bestelediği Universe Senfonisi’nin yer aldığı yeni albümü tüm dünyada ve ülkemizde dinleyicilerle buluşuyor.

 

 

Fazıl Say ilk tanıdığımda piyanosunun tuşlarına inat ve tutkuyla erişen küçücük bir çocuktu. Yıllar geçti, dünyanın dört bucağında tanınan büyük bir virtüöz oldu. Hep kendini aşmasını sevinçle izledim.

Mezopotamya Senfonisini dinleyince, bestesinde bu toprakların özgün sesini, şiirini duydum, bunun mutluluğunu yaşadım. Büyük bir kültürel zenginliğin tadına vararak yepyeni bir ses yaratmıştı. Fazıl Say Türkiye için bir mutluluktur.”

 

Yaşar Kemal

 

 

 

Prömiyerini 23 Haziran 2012’de İstanbul Müzik Festivali kapsamında yapan İKSV’nin özel siparişi olan Mezopotamya Senfonisi, şu ana kadar gerçekleştirilen en büyük orkestra düzenlemelerinden biri olarak görülüyor. Aynı zamanda Say’ın ikinci senfonisi olma özelliğini de taşıyan eser, müzikal yapısı ile eleştirmenlerin ve dinleyicilerin ilgisini çekmiş durumda.

 

Gürer Aykal yönetimindeki Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası tarafından seslendirilen ve 55 dakikalık bir hikaye anlatan Mezopotamya Senfonisi, birbirinden değerli solistleri ile hayat buluyor. Senfoni, ünlü Alman theremin sanatçısı Carolina Eyck, uluslararası yarışmalarda kazandığı dereceler ile dünyaca ünlü flüt sanatçılarından biri olarak kabul edilen Bülent Evcil, uluslararası yarışmalarda jüri üyesi olarak görev yapan Harp ve Bas-Blok Flüt sanatçısı Çağatay Akyol ve piyanoda Fazıl Say’ı bir araya getiriyor. Bir çeşit “Çalgılar Operası” tekniği görülen senfoni, iki kardeşi temsil eden BasFlüt ve Bas Blok Flüt tarafından anlatılıyor. Theremin ise, Mezopotamya’nın koruyucusunu sembolize eden bir Meleğe hayat veriyor. Mezopotamya Senfonisi, besteci için bir barış çağrısı anlamına geliyor.

 

Albümde yer alan diğer eser ise Universe Senfonisi. Fazıl Say’ın Mozarteum Orchester Salzburg siparişi üzerine 2012’de bestelediği eser, ilk kez 07 Ekim 2012’de Salzburg’da seslendirildi. Altı bölümden oluşan eserde Say, astronomik verilerden yola çıkarak ve 2012 yılının bilim verilerine dayanarak Büyük Patlama / Evrenin Genişlemesi / Gliese 581g’ nin Dünya benzeri bir gezegen olması / karanlık maddede analiz olarak Tanrı Parçacığı’nın bulunmasını anlatıyor. Dört farklı armonik yapının ve ritmik öğelerin ilgi çekici şekilde kullanıldığı eser 28 dakika sürüyor.

 

Bestecinin uzun zamandır beklenen albümü IMAJ ve Naive tarafından CD ve dijital olarak dinleyiciye sunuluyor. Önümüzdeki aylarda piyasaya çıkacak konser kaydı ve belgesellerin oluşturduğu DVD ise özel görüntülerin yanı sıra muhteşem bir kayıt tekniği içeriyor. Mustafa Toygun Özdemir tarafından yapılan özel kapak resmi ve özenle hazırlanan kartonet tasarımları ile CD ve DVD, tecrübe edilmeye değer bir sanatsal zenginlik sunuyor.

 

Piyanistliğinin yanı sıra besteciliği ile de ön plana çıkan Fazıl Say, kendisini farklı yollarda geliştirerek olgunlaştırdığı iki senfonisinin yer aldığı albüm için oldukça heyecanlı olduğunu belirtiyor. 2014 yılında dünya klasik müzik arenasının en önemli kurumlarından Viyana Konzerthaus’un lokal sanatçısı olarak özel konserler verecek olan sanatçı, 28 - 29 Ağustos tarihlerinde ise Bodrum ve Marmaris konserlerinde dinleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor.

 

Mezopotamya Senfoni No.2 Belgesel:

http://www.youtube.com/watch?v=WQ3Gf9PLUO8

Universe Senfoni No.3 Belgesel: http://www.youtube.com/watch?v=tXMjVohqFf8

 

 

Fazıl Say - “Mezopotamya” Senfoni No.2 Opus 38

Solist çalgılar (basflüt, bas-blokflüt ve theremin) ve büyük orkestra için

İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı Siparişi, 2012

Besteleniş Yılı: 2011

İlk Seslendirilişi: 23 Haziran 2012, İstanbul Müzik Festivali

Süre: 55 dakika  (birbirine bağlı 10 bölüm)

Sanatçılar: Gürer Aykal (şef) Borusan İstanbul  Filarmoni Orkestrası, Carolina Eyck (theremin), Bülent Evcil (bas-flüt), Çağatay Akyol (bas-blokflüt), Fazıl Say (piyano).

  1. Ovada İki Çocuk
  2. Dicle
  3. Ölüm Kültürü Üzerine
  4. Melodram
  5. Güneş
  6. Ay
  7. Kurşun
  8. Fırat
  9. Savaş Üzerine
  10. Mezopotamya Ağıtı

 

Eserin konusu

Fazıl Say, Mezopotamya Senfonisi’ni kurgularken, hem günümüz Ortadoğusu’nu, hem tarih boyunca Mezopotamya kültürünü anlatmaya çalışmıştır. Sümerler’den başlayan, Asur, Babil, Urartu kültür ve inançları, günümüz Ortadoğusu, Türkiye, Kürt sorunu, bitmek tükenmek bilmeyen savaşlar, terör, filozofların deyimiyle “ölüm kültürü”…

Mezopotamya adını alan bölge, kültürün ve insanlığın da beşiğidir. İnsan ile ilgili birçok şey, binlerce yıl önce Mezopotamya’da başlamıştır.

Fazıl Say’ın senfonisinde bir çeşit “Çalgılar Operası” tekniği görülür. Besteci senfoniyi, iki çocuğu yani kardeşi temsil eden solist çalgılardan Basflüt ve Bas-blokflüt üzerinden anlatır. Bu iki çalgı, simgesel ve yalın olarak “suçsuz insan”ı temsil eder. (Kardeşlerden birisi ne yazık ki vurulacaktır.) Theremin ise, Mezopotamya’nın korkunç dramının koruyucusu olan simgesel bir “Melek” tir. Mezopotamya Senfonisi besteci için bir barış çağrısıdır.

Eserde Kullanılan Değişik Çalgılar

“Mezopotamya Senfonisi”nin çalınması için Theremin, Basflüt ve Bas-blokflüt yanında, solistik mertebede Piyano, Arp ve Vurma çalgılara da ihtiyaç duyulur.

THEREMİN: Elektromanyetik dalgalarla çalınan, uhrevi ve dünya dışı bir şarkı ses çıkaran Theremin çalgısı, Mezopotamya Senfonisi’nde “Melek”i temsil eder. “Melek Mezopotamya’yı korusun” misali. Hem tarih boyunca, hem de günümüzde savaşlar, ölüm kültürü ve terör ile Ortadoğu insanının makûs kaderi acımasızca çizilmiştir.

BAS-FLÜT ve BAS-BLOKFLÜT: Ender kullanılan bu iki nefesli çalgı, eserde iki çocuk -ya da- iki kardeştir. Senfoninin anlatıcısıdırlar. 7. bölümde kardeşlerden biri (bas-flüt) vurulur ve ölür. Çalış tekniği olarak besteci, bu iki çalgıyı icra eden sanatçılardan, Ortadoğu’ya özgü nefesli çalgıların dramatik ve etnik tınılarını elde etmek için zaman zaman aksanlı ve de “beat-box” tekniğiyle çalmalarını talep eder.

PİYANO ve ARP: Piyano, orkestra içinde kullanılır, solist değildir. Vurma çalgılar bölümünde konumlandırılır. Ancak Ay ve Mezopotamya Türküsü bölümlerinde önemli bir rolü vardır. Arp ise birçok yerde “Melek” i temsil eden Theremin’in eşlikçisidir. Arp ve Piyano 10 bölüm boyunca yoğun işlev halindedirler. Eserin iskeletini oluşturan ritim yapısının temelini oluştururlar ve tüm altyapının taşıyıcısıdırlar.

KUDÜM; Bir Türk vurma çalgısıdır.

WATERPHONE: Bu yeni çalgı, viyolonsel arşesi ile çalınan bir vurma çalgıdır. İçine su konularak çalınması sayesinde, uzayan seslerle ilginç kaymalar yaratır. Korkutucu tiz sesler çıkarır. Bölüm aralarını birbirine bağlayan bir rolü vardır.

Eserin vurma çalgılar grubunda kullanılması istenilen diğer -ender kullanılan- çalgılar ise şunlardır:  LOG- DRUM, HAPİ-DRUM, UFO-DRUM, VİBRATON-d2. Önemli bir akustik detay olarak da, savaş bölümlerinde (7 ve 9) “uzaklardan duyulan makineli tüfek” hissini vermesi için sahne arkasına konulan TOM-TOM mevcuttur.

EFEKT ÇALGILARI,  SU ve NEHİR SESLERİ: Nehir akış sesi, çakıl taşları sesi, gibi efekt çalgıları (bunlar genelde Afrika ya da Amazon bölgesi folklorunda sıkça kullanılan çalgılardır) orkestranın keman ve viyola gruplarındaki üyeler tarafından çalınırlar. Bütün Dicle bölümü ve bütün Fırat bölümü boyunca nehir sesi kullanılır.

KUMRU KUŞU: Özel yapım tek notalı bir nefesli çalgıdır ve vurma çalgılar grubunda icra edilir. Kurşun bölümünde “leitmotif” olarak kullanılır.

 

Bölümler

Ovada İki Çocuk

Mezopotamya Senfonisi, Urfa yöresinden anonim bir Kürt halk türküsü ile başlar. Bu türkü, senfoninin birçok yerinde farklı şekillerde duyulur ve eserin ana temasıdır. 5/4’lük (yani 4/4+1/4) ritim kalıplı ölçüdeki bu halk türküsü, aynı zamanda Mezopotamya topraklarını simgeleyen bir “leitmotif”tir. Ovadaki iki çocuk (Basflüt ve Bas-blokflüt) senfoninin anlatıcısıdır. İki çocuğun simgesel koruyucusu “Melek” yani Theremin de ilk bölümde duyulur. Bölümün sonlarındaki dramatik yükseliş bir nevi “kader”i simgeler.“Ölüm Kültürü”nde, trombon motifi duyulur ve Waterphone’un bölüm arası çalınması ile 2. bölüm olan Dicle’ye bağlanılır.

Dicle

Mezopotamya “iki nehir arasındaki yer” olarak bilinir. Bu iki nehir, Dicle ve Fırat’tır. Türkiye’de, Doğu Anadolu’nun kuzeyinden gelen bu iki nehir, Suriye, Irak ve Kuveyt’i geçip birleşir ve Basra Körfezi’ne akar. Dicle, daha sakin akan, telaşsız, küçük bir nehirdir. Bölümün tamamında tahta nefesli çalgıların hızlı akışları ve nehir sesi efektleri de bulunur.

Ölüm Kültürü Üzerine

Günümüz filozoflarının Ortadoğu ile ilgili kullandıkları bir deyim var: “Culture of Death” (Ölüm Kültürü). Ortadoğu’da bitmeyen savaş, terör, ölümler, sorunlar, çatışmalar, toplumun her kesimini çaresizliğe ve derin düşüncelere sürüklemektedir. Bakır nefesli çalgıların özellikle de  trombonların karanlık sesleri içinde, çok hızlı bir 5/8’lik tempoda besteci bu korkunç durumu anlatmaya çalışır.

Melodram

Ölüm Kültürü bölümünün ürkütücü gürültüsünden sonra, ovadaki iki çocuğun bu kez daha yaralı diyaloguna döneriz. Sonra tekrar Melek yani Theremin sözü alır. Üzgün bir melodi ile kader ve yaşamak arasında ona, iki çocuk (Basflüt ve Bas-blokflüt) eşlik etmektedir. Arp ve Hapidrum tekrar eden seslerle altyapıyı oluşturmaktadırlar.

Güneş

Güneş, binlerce yıldır, en çok tapınılan unsurlardandır. İnsanlığın beşiği Mezopotamya’da güneş, aydınlığı ve doğuşu temsil eder. İnançtır, yaşama olan sevgi ve bağlılıktır. Işıktır ve hayattır. Elbet, bu inanış, daha sonra pek çok dine ilham kaynağı olmuştur. Güneşin doğuşu, ilerleyen pasajlarda trompetlerin yükselmesi ile gelişir. (11/8’lik ölçü ksilofon notaları ile belirgindir). Güneşin en parlak, en ışıklı olduğu anda bu yükseliş doruğa ulaşır ve sonrasında yavaş yavaş ayrılarak yerini geceye, Ay’a bırakır.

Ay

Besteciye göre Ay romantiktir; ama bir yandan da ürkütücüdür hatta korkunçtur. Ay, geceyi ve karanlığı temsil eder. Mezopotamya tarihinde Güneş, tapınılan bir şeydi; ama Ay da ürkülen bir şeydi. Bu bölümde orkestra içinde Ay’ın rengini ve kuvvetini anlatan çalgı ise Piyanodur. Bu bölüm, Fazıl Say’ın kült piyano eseri “Kara Toprak” taki çalış tekniğiyle icra edilir. İki adet 5/8’lik ritminin birleşimi olan 10/8’lik ritmi ilginçtir.

Kurşun

Ay bölümünden  bu bölüme doğrudan bağlanılır. Bölüm, gecenin karanlığında kumru kuşu sesinin duyulması ile başlar. Ana tema olan halk türküsü tekrar duyulur. Ovada iki çocuk yine saf ve oyun oynarcasına bir diyalog halindedir. Bir anda, gece vakti duyulan makineli tüfek sesi ile çocuklardan biri Mezopotamya Ovası’nda vurulur (Basflüt). Bir anda yalnız ve şaşkın kalan diğer çocuk (Bas-blokfült) uzun bir süre durumu anlayamaz. Şaşkındır. Sorar, çağırır, ümit eder. Daha sonra ağıt yakmaya başlar. Bu noktada tekrar kumru kuşu sesi duyulur; artık tan ağırmaktadır. Trompetler şafak vaktinde bu sefer kanlı bir sabaha doğacak olan Güneş’i yükseltirler.

Fırat

Dicle’nin tersine, Fırat gümbür gümbür, coşkuyla, kuvvetle akan bir nehirdir. Fazıl Say’ın 9/8’lik teması “Anadolu” motiflidir. Bölümün sonunda, kardeşlerden birini temsil eden Bas-Blokfült hınç ve kin içinde, savaşa çağrılışları haykırırken aynı zamanda öldürülen kardeşine ağıt yakarken görülür.

Savaş Üzerine

Besteciye göre “savaş, evren boşluğundaki en anlamsız şeydir.” Müzik ile savaş nasıl anlatılır? Notalar, diğer notalara savaş açabilir. Orkestradaki nefesli çalgılar grubu, yaylı çalgılar grubuna ya da vurmalı çalgılar grubu, bakır nefesli çalgılar grubuna veya tüm gruplar birbirine savaş açabilir. Orkestra bütünüyle seyircilere savaş açabilir ve onları bezdirebilir. Beste bestecisine, besteci bestesine savaş açabilir. Savaş, evren boşluğundaki en anlamsız şeydir.

Mezopotamya Ağıtı

Mezopotamya Ağıtı, son bölümdür ve hızla akan hüzünlü bir müzikle sembolize edilir. Bu bölüm “Hazin müzik” tarihini anlatır, geleceğe umutla bakmaya çalışır. İlerledikçe üstüne Fırat nehrinin simgesi gelir, Dicle ve Ay gelir. Güneş yeniden doğar. Bütün temalar buluşur. Son sözü bir “Epilog” olarak yalnız ve üzgün olan Theremin anlatır.

 

 

 

 

Fazıl Say - “Universe” Senfoni No.3 Opus 43

Mozarteum Orchester Salzburg siparişi üzerine

Besteleniş Tarihi: 2012

İlk Seslendirilişi: 07. 10. 2012, WP Salzburg

Süresi: 28 dakika

Ivor Bolton (şef), Mozarteum Orchester.

1. Evrenin Genişlemesi

2 .Venüs

3. Jüpiter’de Fırtına

4. Dünya Benzeri Gezegen Gliese 581 g

5. Supernova

6. Karanlık Madde

Eserin Konusu

“Universe” senfonisi astrolojik değil astronomik verilerden yola çıkar. Astronomik veriler elbette ki bilimin değişmesi ile doğru orantılı olarak değişkendir. Besteci bu eserinde 2012 yılının bilim verilerine dayanarak yola çıkmıştır. Bu bağlamda Büyük Patlama / Evrenin Genişlemesi / Gliese 581 g’ nin Dünya benzeri bir gezegen olması / karanlık maddede analiz olarak Tanrı Parçacığı’nın bulunması / çağlar sonraki bilim dünyası açısından doğru olmayabilir.

 

Armonik yapının anlamları

 

1-Doğa: Majör tonalite

2-İnsan: Minör tonalite

3-Kaos: Atonalite

4-Re Notası: Evren boşluğunun frekans sesi.

 

1- Evrenin Genişlemesi

 

Evrenin Genişlemesi Teorisi 20. yüzyıl bilim astrofiziğine damgasını vuran teoridir. Başta Hawking olmak üzere uzayın genişliği (13,7 milyar ışık yılı) Büyük Patlama’dan (Big Bang) günümüze büyümektedir. Fazıl Say’ın müziğinde bu büyüme ritim matematiğinde ve armoni matematiğinde genişleme olarak yansımakta ve ölçü sayılarının büyümesi (3/8+4/8+5/8+6/8+7/8) gibi görülmekte. Majör, minör ve atonalite sembolleri doğa insan ve kaos ilk bölümde yoğun bir biçimde işlenmektedir.

 

2-Venüs

 

Venüs gezegeni astrolojide dişiliğin, kadınlığın ve güzelliğin sembolüdür; tarih boyunca da hep bu rolü oynamıştır. Astronomide ise durum farklıdır Venüs 800 dereceye yakın sıcaklığı ve volkanik yapısıyla Güneş Sistemi’nde Dünya’ya çok yakın bir gezegendir. Bilim dünyasında milyarlarca yıl önce Venüs ile Dünya’nın çarpıştığı söylentisi vardır. Fazıl Say eserinde bir fanteziden yola çıkar. Bu fanteziye gore milyarlarca yıl önce Venüs’te hayat vardı ve bir meteor yağmuru sonucunda bu hayat sona erdi. Besteci, Venüs gezegenindeki hayatın bu son birkaç dakikasını ele almaktadır. Basflüt, Theremin ve İngiliz Kornosu Venüs halkını temsil ederken, Waterphone korkuların seslerini dile getirir. Venüs’ü temsil eden aralık, tritonus aralığıdır. Meteor yağmuru esnasında ise trompetlerin sert vuruşları duyulur.

 

3- Jüpiter’de Fırtına

 

Güneş Sistemi’nin en büyük gezegeni Jüpiter astronomide aynı zamanda savaşı simgeler. Bilindiği üzere Jüpiter’de 300-400 yıldır olağanüstü bir fırtına var olmakta. Öyle ki hızı saatte 8000 kilometreye varan hızla esen rüzgarlar, kasırgalar ve volkanik patlamalar tespit edilmekte. Bu bölümde NASA verilerinden aldığımız frekans sesleri olan mi ve do diyez, eserin tonalitesini oluşturur. Fırtınayı temsil eden rüzgâr makinası, vurmalı sazların tremolo efektleri ve bakır nefeslerin sunduğu temalar bölümü oluşturan öğelerdir.

 

4- Dünya Benzeri Gezegen Gliese 581 g

 

Bilimin ve insanoğlunun en önemli sorularında birisi uzayda başka bir hayat olup olmadığı.  Bu bakımdan Dünya’ya, atmosferik, fiziksel ve kimyasal benzerlikte yapıya sahip olan bütün gezegenler insanoğlunun ve bilimin dikkatini çekmektedir. Hubble teleskobu ile alınan görüntüler bilim insanlarına büyük ümitler vermiştir. Dünya’ya yapısal olarak büyük benzerlik gösteren gezegenler bu sistemde keşfedilmiştir. Bestecinin yaratmak istediği müzik, Dünya dışı bir uygarlığın müziği olarak hedeflenmiştir. Dolayısıyla orkestrada hemen hemen hiç kullanılmayan enstrümanlar olan Theremin, Waterphone, Daxaphone, Log drum, Hapi drum, Ufo drum, Vibratones, Sansula esere dahil edilmiştir.

 

5- Supernova

 

Bir yıldızın patlamasına verilen isim Süpernovadır. Elbette ki bu patlama olağanüstü bir enerji yoğunluğunu içerir 5. bölümde bu sıkılaşan enerjinin katlanarak ve yoğunlaşarak en sonunda patlaması anlatılmak istenmiştir. Bölüm ritim motifleri ile simgelenmiştir.

 

6- Karanlık Madde

 

Bu bölümde Majör (Doğa), Minör (İnsan) ve Atonalite (Kaos) tüm çıplaklığıyla birbirleriyle kontrast içerisinde yer almaktadır. Evrenin oluşumunu sağlayan maddelerden biri olan (son bulgulara göre içinde Tanrı Parçacığı ismi verilen bir madde olduğu ortaya atılan) Karanlık Madde’nin yoktan var etmesi, kendisini ve evreni genişletmesi sayılara da dayanan bir melodi ile resmedilmiştir. Bu melodi basit bir şekilde 1 nota - 2 nota - 3 nota - 4 nota - 5 nota - 6 nota - 7 nota diye büyüyen sembolik bir melodidir. Eser Evren’in frekans sesi olan re ile sona erer.

 

 

Gürer Aykal

Müzik egˆitimine Ankara Devlet Konservatuvarı’nda bas¸ladı; Necdet Remzi Atak’ın ögˆrencisi olarak 1963 yılında Keman Bölümü’nden; Adnan Saygun’un ögˆrencisi olarak 1969 yılında Kompozisyon Bölümü’nden mezun oldu. Aynı yıl devlet bursu kazanıp I·ngiltere’ye giderek Londra’da Guildhall Müzik Okulu’nda Andre Previn ve George Hurst gibi önde gelen s¸eflerin yanında orkestra s¸efligˆi okudu. Guildhall Müzik Okulu ve Krallık Müzik Akademisi I·leri S¸eflik Bölümleri’ni birincilikle bitirdi (1972). Ardından I·talya’ya giden Aykal, Academia Chigiana’dan S¸eflik Nis¸anı aldı ve Santa Cecilia Akademisi’ni Franco Ferrara’nın asistanlıgˆını yaparak bitirdi. Bu arada Adnan Saygun’un istegˆi üzerine Pontificio Istituto di Musica Sacra’da Bartolucci ile Gregorien koro müzigˆi ve Rönesans çoksesli ögˆrenimi de gördü. 1975 yılında Cumhurbas¸kanlıgˆı Senfoni Orkestrası’nın Daimi S¸efligˆi’ne atanan Aykal, daha sonra bir süre Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlügˆü’nü yaptı. Bu arada Suna Kan ile birlikte kurdugˆu Ankara Oda Orkestrası’nın ülkemizdeki faaliyetlerinin yanı sıra bu orkestranın yurtdıs¸ında da yüzden fazla konserini yönetti. Aykal, Avrupa ülkelerinin önde gelen orkestraları ile sayısız konserler verdi; I·ngiliz Oda Orkestrası’nı Güney Amerika ve Karayipler Turnesi’nde yönetti. Amsterdam Concertgebouw Oda Orkestrası’nın da s¸efligˆini yaptı. Aykal’ın egˆitimci yönü, yurtiçi ve yurtdıs¸ında bazı üniversitelerdeki orkestra s¸efligˆi profesörlügˆünü de kapsamaktadır. ABD’de Indiana (Bloomington) Üniversitesi, Teksas Tech ve UTEP Üniversiteleri’nde ileri orkestra s¸efligˆi dersleri veren Aykal halen Bilkent Üniversitesi’nde bu görevi sürdürmektedir. Müzik alanındaki uluslararası bas¸arıları ve hizmetleri nedeniyle 1981 yılında kendisine “Devlet Sanatçısı” unvanı verilmis¸ olan Aykal, bugüne kadar yaptıgˆı CD kayıtlarında Londra Filarmoni Orkestrası, Kuzey Almanya Radyosu (NDR), Ankara Oda Orkestrası, Bilkent Senfoni Orkestrası, Cumhurbas¸kanlıgˆı Senfoni Orkestrası ve El Paso Senfoni Orkestrası gibi önde gelen birçok sanat toplulugˆu ile Bach, Beethoven, Mozart, Çaykovski, Elgar, Smetana, Ravel, Erkin ve Saygun gibi büyük bestecilerin eserlerini seslendirmis¸tir. ABD’de toplam 16 yıl s¸eflik ve genel müzik direktörlügˆü yapan Aykal 1991 – 2003 yılları arasında El Paso Teksas Senfoni Orkestrası Daimi S¸efligˆi’ni ve Genel Müzik Direktörlügˆü’nü yürütmüs¸ ve ayrıca “Profesör Emeritus” ünvanı almıs¸tır. 2000 – 2004 yılları arasında Antalya Devlet Senfoni Orkestrası’nı kurmak ve gelis¸tirmek görevini üstlenen Gürer Aykal halen Borusan I·stanbul Filarmoni Orkestrası Onursal S¸efligˆi’ni sürdürmektedir.

Borusan I·stanbul Filarmoni Orkestrası

Türkiye’nin önde gelen senfonik topluluklarından biri olan Borusan I·stanbul Filarmoni Orkestrası’nın tarihi, Borusan Holding’in kültür ve sanat alanındaki giris¸imlerinin ilki olan Borusan Oda Orkestrası’na dayanıyor. 1999’da Gürer Aykal yönetiminde olus¸turulan BI·FO, aynı yıl Yıldız Sarayı Silahhane Binası’nda verdigˆi ilk konserden bu yana kentin iki yakasındaki düzenli sezon konserlerine devam ediyor. BI·FO, Beethoven senfonileriyle parlak bir bas¸langıç yaptıgˆı ilk sezonundan bu yana yurtiçi ve yurtdıs¸ında pek çok konser verdi, I·stanbul, Ankara, Eskis¸ehir ve Rusçuk (Bulgaristan) müzik festivallerine katıldı. Yas¸ayan en önemli çagˆdas¸ Yunan bestecilerden Iannis Xenakis’in Oresteia’sını seslendirdikleri Atina’daki üç konser, yine Atina’nın Megaron Salonu’nda Türkiyeli bestecilerin yapıtlarını seslendirdikleri bir konser, TÜSI·AD’ın Avrupa Birligˆi ile Türkiye arasındaki tam üyelik müzakerelerinin bas¸langıcının birinci yıldönümü nedeniyle Brüksel’de düzenledigˆi “Turkey-Europe Week” etkinlikleri çerçevesinde Palais des Beaux Arts’da verdikleri özel bir konser önemli yurtdıs¸ı etkinlikleri arasında. 2003’te I·stanbul Kültür Sanat Vakfı’nın sürekli orkestrası oldu. BI·FO aynı zamanda I·KSV’nin düzenledigˆi Uluslararası Leyla Gencer S¸an Yarıs¸ması’nın da orkestrası. BI·FO’nun es¸lik ettigˆi solistler arasında Renée Fleming, Lang Lang, Hilary Hahn, Elina Garanca, Juan Diego Flórez, Angela Gheorghiu, Joseph Calleja, Maxim Vengerov, Fazıl Say, Freddy Kempf, Isabelle Faust, Peter Jablonski, Branford Marsalis, Hüseyin Sermet, Ayla Erduran, Martin Grubinger, James Ehnes, John Lill, Steven Isserlis, Joanna McGregor, Natalie Clein, Olga Borodina, Sabine Meyer, Alexander Melnikov, I·dil Biret ve Juilliard Yaylı Çalgılar Dörtlüsü sayılabilir. Igor Oistrakh, Emil Tabakov, Pavel Kogan, Giuseppe Lanzetta, Fabiano Monica, Alain Paris, Ion Marin, Karel Mark Chichon, Peter Tilling, Justus Frantz, Joseph Wolfe, Andreas Schüller, Joseph Caballé-Domenech, Rengim Gökmen ve Ender Sakpınar gibi s¸eflerle konserler veren topluluk, dünyanın köklü korolarından Avusturya’dan Wiener Singverein ile I·ngiltere’den Philharmonia’yı da I·stanbul’a davet etti. 2009 yılında, Gürer Aykal’ın onursal s¸efligˆe getirilmesiyle, sanat yönetmeni ve sürekli s¸efi olarak Viyanalı Sascha Goetzel’le çalıs¸maya bas¸layan orkestra, Avrupa’nın en iyi senfonik topluluklarından biri olma yönündeki çalıs¸malarını yogˆunlas¸tırdı. BI·FO kaydını gerçekles¸tirdigˆi ve Onyx etiketiyle 2010 yılının Ocak ayında Avrupa ve Türkiye’de, Mart ayında da ABD’de piyasaya çıkan CD’si Respighi, Hindemith, Schmitt yurtdıs¸ında büyük begˆeniyle kars¸ılandı. Temmuz ayında, Goetzel yönetiminde, dünyanın en saygın klasik müzik etkinliklerinden Salzburg Festivali’nin açılıs¸ etkinlikleri kapsamında bir konser veren topluluk, 2010 yılında Andante dergisinin “Yılın En I·yi Orkestrası” ödülünü aldı. BI·FO’nun Sascha Goetzel yönetimindeki ikinci CD’si Music from the Machine Age 2012 Mart’ında yine Onyx firmasından yayımlandı. BI·FO, 2012–2013 sezonunda Viktoria Mullova, Güher & Süher Pekinel, Katia & Marielle Labèque, Daniel Müller-Schott, Nadja Michael, Isabelle van Keulen ve Thomas Hampson gibi yıldız sanatçılara es¸lik edecek.

Carolina Eyck

Alman besteci ve müzisyen Carolina Eyck dünyanın en önde gelen theremin virtüözlerinden biridir. Egˆitimine yedi yas¸ında theremin çalgısının mucidi Leon Theremin’in akrabası olan Lydia Kavina ile bas¸layan Eyck, 2002 yılında Berlin Filarmoni Orkestrası ile ilk konserini verdi. O günden bu yana Basel Uluslararası Bohuslav Martinu§ ve Davos Müzik festivallerinde, ve Salzburg Modern Müze, Meksika S¸ehri Ulusal Sanat Müzesi, Lizbon Ulusal Tiyatrosu, Budapes¸te Sanatlar Sarayı gibi önemli mekanlarda sahneye çıkan Eyck Polonya, Lüksemburg, I·sveç, Finlandiya, Birles¸ik Krallık, A.B.D. ve Pakistan’da konserler verdi. Carolina Eyck bugüne kadar Heinz Holliger, Robert Kolinsky, Gerhard Oppitz, Keller Dörtlüsü, Andrey Boreyko, Michael Sanderling ve Klauspeter Seibel gibi ünlü s¸ef ve müzisyenlerle birlikte çalıs¸tı ve Berner Senfoni, Berlin Radyo Senfoni, Amerikan Ulusal Senfoni, Hamburg Filarmoni ve San Francisco Bale gibi orkestralarla solist olarak çaldı. 2009 yılında Lera Auerbach’ın “Küçük Denizkızı” isimli balesinin Hamburg Balesi ile Japonya turnesineve2010-2011yıllarındadaSanFranciscoBalesiiletemsillerinekonuk müzisyen olarak katıldı. 2006 yılında “Theremin Çalma Sanatı” bas¸lıgˆını tas¸ıyan ilk theremin metodunu yayımlayan Eyck aynı yıl Berlin-Brandenburg Radyo- Televizyonu’nun düzenledigˆi Uluslararası Besteciler Yarıs¸ması’nda da birincilik kazandı. 2010 yılında Stockholm Kraliyet Müzik Koleji’nin viyola bölümünden mezun olan Carolina Eyck bugüne kadar Almanya, I·sveç, Polonya, Birles¸ik Krallık ve A.B.D., Meksika ve Japonya’da ustalık ve atölye çalıs¸maları yaptı. Eyck halen Fransa’nın Colmar s¸ehrindeki Theremin Yaz Akademisi’nin sanat yönetmenligˆini yapmaktadır.

Aykut Köselerli

1985 yılında Ankara’da dogˆdu. 2000 yılında Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Müzik Hazırlık Lisesi Vurmalı Çalgılar Bölümü’ne kabul edildi. 2001 yılında Bilkent Gençlik Senfoni Orkestrası’na katıldı. 2003 yılında orta ögˆretimini bas¸arıyla bitirdi ve lisans egˆitimine, kabul edildigˆi Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları Fakültesi Vurmalı Çalgılar Bölümü’nde devam etti. 2004 yılının Haziran ayında Fazıl Say tarafından kurulan Anadolu Gençlik Orkestrası’nda perküsyonist olarak görev alan sanatçı bu orkestra ile yurtiçi ve yurtdıs¸ında konserler verdi. Lisans egˆitimini 2007 yılında “S¸eref Derecesi” ile tamamlayan Köselerli bu zamana kadar; l’Orchestre National d’Île de France, Orchestre National Montpellier, Resident Orkest, Züricher Kammerorchester, New Japan Philarmonic, WDR Sinfonieorchester Köln, Luzerner Sinfonieorchester ve Borusan I·stanbul Filarmoni Orkestrası gibi birçok önemli orkestra ve Rauf Abdullayev, John Axelrod, Gürer Aykal, Howard Griffith, Jan Latham-Koenig, Antonio Pirolli, Gennady Rozhdestvensky, Emil Tabakov, Roberto Fores-Veses, Johannes Wildner gibi önemli s¸eflerle çalıs¸ma imkânı buldu. Aykut Köselerli, dünya prömiyerlerinde yer aldıgˆı ve Fazıl Say tarafından bestelenen 4. Piyano Konçertosu (Haziran, 2005), “Patara” bale süiti (S¸ubat, 2006), “Haremde 1001 Gece” Keman Konçertosu (Solist / S¸ubat, 2008), “I·stanbul” Senfonisi (Solist / Mart, 2010), “Hayyam” Klarinet Konçertosu (Temmuz, 2011), “Hezarfen” Ney Konçertosu (Solist / Mart, 2012) ve “Mezopotamya” Senfonisi (Haziran, 2012) adlı eserleri yurt içi ve yurt dıs¸ında seslendirmeye devam etmektedir.

Bülent Evcil

1968’de I·stanbul’da dogˆdu. Egˆitimine 1980 yılında M.S.Ü. Devlet Konservatuvarı’nda Prof. Mükerrem Berk ile bas¸ladı ve 1988’de mezun oldu. Aynı yıl egˆitimine Brüksel Kraliyet Konservatuvarı’nda Marc Grauwels ile devam etti. 1992’de “Diplome Superieur avec Grande Distinction” aldı. 1994’de Heidelberg-Mannheim Müzik yüksek okulunda çalıs¸malarına Jean- Michel Tanguy ile devam etti. 1996’da “Künstlerische Ausbildung” diplomasını pekiyi derece ile alarak mezun oldu. Wolfgang Hoffmann üflemeli çalgılar yarıs¸masında ikincilik aldı. Sir James Galway’in 1992’de Dublin’de düzenledigˆi seminerde en iyi yorumcu yarıs¸masında ikincilik. ABD, Almanya, Avusturya, Belçika, I·talya, I·sviçre ve Türkiye’de, Kurpfalzische, Camerata Leonis ve Toulon Oda Orkestraları, I·stanbul Devlet Senfoni Orkestrası, Carmina ve Frankfurt Quartett gibi topluluklarla ve; Phillip Moll, Marc Grauwels, Rus¸en Günes¸ gibi isimlerle birlikte konserler verdi. 1996-98 yıllarında Viyana’da I·mperial Concerts Solist Kapella’da solo flütçü olarak çalıs¸tı. 1998 yılında I·stanbul Devlet Opera ve Balesi ve I·stanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nda da 1. flütçü olarak, 1999 yılından günümüze kadar s¸ef Gürer Aykal yönetimindeki I·stanbul Borusan Filarmoni Orkestrası’nın flüt grup s¸efligˆini de üstlenen sanatçı, 2004 S¸ubat ayından itibaren görev almaktadır. 2004 Mayıs ayında s¸ef Lorin Maazel’in daveti ile Avrupa Arturo Toscanini Filarmoni Orkestrası’na solo flütçü olarak davet edildi. 2005 Agˆustos ayında Amerikan Flütçüler Birligˆi tarafından düzenlenen 33. Uluslararası Flüt Kongresi’nde iki resital vermek üzere Kaliforniya’ya davet edildi. 2006 Agˆustos ayında I·ngiliz Flütçüler Birligˆi tarafından I·ngiltere’de düzenlenen 5. Uluslararası I·ngiliz Flüt Festivali’ne ilk Türk Flüt Sanatçısı olarak davet edildi. Bu görevlerinin yanı sıra I·.T.Ü Müzik ileri aras¸tırmalar bölümü Master programında flüt ögretim görevlisi olarak çalısmaktadır. 2001 Subat ayında A.B.D’nin Texas eyaletindeki Texas Tech ve Texas Üniversitelerinin Müzik bölümleri tarafindan Flüt Ustalık Kursları ve konserler vermek için davet edildi. Sanatçı, Belçika Kraliyet Sanat Tes¸vik Madalyası sahibidir.

Çagˆatay Akyol

1969’da Balıkesir’de dogˆan sanatçı, arp çalıs¸malarına Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Kaysu Dogˆansoy ile bas¸ladı. 1988 yılında Cumhurbas¸kanlıgˆı Senfoni Orkestrası’nın açmıs¸ oldugˆu sınava girerek orkestranın arp sanatçısı olmaya hak kazandı. Aynı yıl Akdeniz Gençlik Orkestrası’na solo arpçı olarak kabul edildi. 1991 yılında Alman Akademisyenler Bursu’nu (D.A.A.D) kazanarak çalıs¸malarını Berlin Yüksek Müzik Akademisi’nde Mariana Schmidt Krickeberg ve Regina Hervig ile tamamlamıs¸ ve bu okuldan üstün bas¸arı diploması ile mezun olmus¸tur. Katılmıs¸ oldugˆu bu orkestralar ile dünyanın en önde gelen Claudio Abbado, Bernard Haitink, Ricardo Chailly, Peter Eötvös, Michael Gielen, Yakov Kreisberg, James Judd, Giuseppe Sinopoli ve Tugan Sokhiev gibi orkestra s¸efleri ile birlikte Salzburg Müzik Festivali, Wien Modern, BBC Proms, Amsterdam Mahler Festivali, Budapes¸te Bahar Festivali, Schleswig Holstein Müzik Festivali, Festival de Radio France en Montpellier, Ferrara Musica gibi bir çok önemli müzik festivallerine katılmıs¸tır. Cumhurbas¸kanlıgˆı Senfoni Orkestrası, I·zmir, Çukurova ve Bursa Devlet Senfoni Orkestrası, Eskis¸ehir Senfoni Orkestrası, Milli Reasürans, Borusan Filarmoni, Belarus, I·stanbul, Akademik Bas¸kent ve Mersin Üniversitesi Oda Orkestraları ile birlikte solist olarak konserler vermis¸tir. 2006 yılında Felix Godefroid Uluslararası Arp Yarıs¸ması’na jüri üyesi olarak, 2008-2009-2010 konser sezonunda Mahler Oda Orkestrası’na konuk sanatçı olarak davet edilmis¸tir. Sanatçıya ithafen biri Arp Konçertosu (Nejat Bas¸egˆmezler), digˆeri de solo arp için Instant Dream (Mahir Cetiz) adlı parça olmak üzere iki adet eser yazılmıs¸tır. Halen Cumhurbas¸kanlıgˆı Senfoni Orkestrası solo arp sanatçısı olan Çagˆatay Akyol’un Kalan Müzik’ten “Lirik, Arp ve Blokflüt” ve Cihat As¸kın ile birlikte çıkarmıs¸ oldugˆu “Arp ve Keman” adlı iki CD’si bulunmaktadır.

Fazıl Say

Beste yapmak -fikirlerle, müzik parçalarıyla ve hayali s¸ekillerle- her zaman bir dogˆaçlama biçimidir. Besteci ve piyanist Fazıl Say’ın sanatsal rotası ve dünya görüs¸ü de is¸te bu açıdan yorumlanmalıdır. Bir besteci olarak öz-algısının temelini olus¸turan estetik bakıs¸ açısı da, Cortot’un ögˆrencisi Mithat Fenmen’den aldıgˆı piyano dersleri sırasında as¸inalık kazandıgˆı bu özgür formlardan gelir. Fazıl Say, yirmi bes¸ yılı as¸kın bir süredir, giderek daha materyalistles¸en ve daha karmas¸ık s¸ekilde yapılanan klasik müzik dünyasında es¸ine ender rastlanan bir s¸ekilde hem dinleyiciler hem de eles¸tirmenlere dokunmaktadır. Bu sanatçıyla konserler bambas¸kadır. Çok daha direkt, daha açık, daha heyecan vericidirler; kısacası, dogˆrudan kalbe ulas¸ırlar. Aynı s¸ey, besteleri için de söylenebilir. Fazıl Say, bir piyano sonatı olan ilk eserini henüz 1984 yılında, on dört yas¸ında, memleketi Ankara’da konservatuvar ögˆrencisiyken bestelemis¸tir. Gelis¸iminin bu erken as¸amasında bu bestesini, keman ve piyano için Siyah I·lahiler (“Schwarze Hymnen”) ve bir gitar konçertosu gibi, opus numarası verilmemis¸ birçok oda müzigˆi eseri izlemis¸tir. Ardından, kendisine New York’ta Genç Konser Sanatçısı Seçmelerini kazandıran eserlerinden, Nasreddin Hoca’nın Dört Dansı’nı opus 1 olarak kabul etmis¸tir. Bu eser, özünde onun s¸ahsi tarzının belirgin özelliklerini ortaya koyar: Rapsodik, fantezivari bir yapı; çogˆu zaman dansa benzer, senkopasyon kullanarak yapılan, degˆis¸ken bir ritim; sürekli, canlı ve dinamik bir nabız; ve kökeni çogˆu zaman Türkiye ve koms¸ularının halk müziklerine dayanan melodik fikir zenginligˆi. Bu açılardan bakılınca Fazıl Say, bir ölçüde Béla Bartók, George Enescu ve György Ligeti gibi, kendi ülkelerinin zengin müzikal folkloru üzerinde ilerleyen bestecilerin gelenegˆinde yer alır. John Cage ve hazırlanmıs¸ piyano eserlerinden as¸ina oldugˆumuz teknikleri kullandıgˆı Kara Toprak (1997) adlı piyano eseri ile uluslararası alanda dikkatleri çekmis¸tir. Bunun ardından Say, giderek büyük orkestral formlara dönmüs¸tür. Nâzım Hikmet ve Metin Altıok’un s¸iir (ve biyografilerinden) aldıgˆı ilhamla solistler, koro ve orkestra için, özellikle de Nâzım oratoryosunda oldugˆu üzere, Carl Orff gibi bestecilerin gelenegˆini sürdüren eserler bestelemis¸tir. Bu bestelerinde Say, modern Avrupa enstrümanlarının yanı sıra, kendi anavatanı Türkiye’den de kudüm, darbuka ve ney gibi enstrümanları sıklıkla ve özenle kullanmaktadır. Bu ise müzigˆe, onu kendi türündeki birçok benzer eserden ayıran bir renk katmaktadır. 2007 yılında aynı isimle bilinen ünlü masallardan esinlenen, ancak bir haremdeki yedi kadının kaderini anlatan Harem’de 1001 Gece adlı Keman Konçertosuyla uluslararası arenada tekrar ilgi toplamıs¸tır. Patricia Kopatchinskaja tarafından seslendirilen dünya prömiyerinin ardından bu eser birçok uluslararası konser salonunda seslendirilmis¸tir. Fazıl Say, Konzerthaus Dortmund’ta bes¸ yıl süren misafir sanatçılıgˆının sonunda, 2010 yılında prömiyeri yapılan ilk senfonisi I·stanbul Senfonisi ile daha da büyük bir bas¸arıya ulas¸mıs¸tır. WDR ve Konzerthaus Dortmund tarafından “Ruhr.2010” kapsamında ortak olarak siparis¸ edilen eser, Bogˆaziçi’ndeki metropole ve milyonlarca sakinine cos¸kulu ve s¸iirsel bir hediye niteligˆi tas¸ır. Aynı yıl besteledigˆi digˆer eserlerin arasında Bos¸anmak adlı (atonal prensiplere dayalı) Yaylı Çalgılar Dörtlüsü ile Salzburg Festivali için bestelenen Nirvana Yanıyor adlı Piyano Konçertosu ve Mecklenburg-Vorpommern Festivali için bestelenip prömiyeri Gábor Boldoczki tarafından gerçekles¸tirilen bir Trompet Konçertosu gibi siparis¸ eserler de yer alır. 2011 yılında Schleswig-Holstein Müzik Festivali tarafından verilen siparis¸ üstüne Say, Sabine Meyer için I·ranlı s¸air Ömer Hayyam’ın hayatı ve eserlerini anlatan bir Klarnet Konçertosu yazmıs¸tır. Fazıl Say’ın eserleri tüm dünyada, günümüzün en tanınmıs¸ yayımcılarından Schott of Mainz tarafından yayımlanmaktadır.

Facebook FAZIL SAY: https://www.facebook.com/FazilSayOfficial

Facebook Fazıl Say Official: https://www.facebook.com/Official.Fazil.Say

Twitter Fazıl Say: https://twitter.com/fsayofficial

 

E-posta: info@fazilsay.com

Tel: 0 212 227 69 37

Web: www.fazilsay.com