Bakın Elazığ Ne Diyor Bakanlığa

BORA BİLGİN

Aranje

bora@muzikoloji.org

Elazığlılar, ancak geçtiğimiz yıl Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nı dinleme imkânı bulmuştu. Bu bölge için hayati öneme sahip böyle organizasyonların daha sık planlanması gerekirken hatta bu bölgelere senfonik orkestraların kurulması gerekirken bu kurumların kapatılmasını tartışmak gerçekten son derece üzüntü vericidir. Modern sanat kurumlarının ülkemizde özellikle son beş yılda kaybettiği zamanı ve düşürüldüğü bu durumu görmezlikten gelmek insafa sığmaz.

Türkiye Sanat Kurumu(TÜSAK) yasa tasarısının tartışıldığı bu günlerde; 26 Mayıs akşamı Samsun Devlet Opera ve Balesi(SDOB) Orkestrası’nın Elazığ Nurettin Ardıçoğlu Kültür Merkezi’nde verdiği ve “Senfonik Türküler” başlığını taşıyan anlamlı konseri, Elazığ halkı tarafından çok büyük ilgiyle karşılandı. Genç ve sempatik orkestra şefi Kıvanç Tepe idaresinde yola çıkan SDOB, Anadolu turnesinin ikinci durağında Elazığ ile buluşmuş oldu. 24 Mayıs’ta Tokat’ta ilk konserini veren orkestra; 26 Mayıs’ta Elazığ’da verdiği muhteşem konserden sonra 27 Mayıs’ta Tunceli’de, 28 Mayıs’ta Bingöl’de, 30 Mayıs’ta Erzurum’da, 31 Mayıs’ta Erzincan’da ve son olarak 2 Haziran’da Ordu’da vereceği konser ile Anadolu turnesini tamamlamış olacak.

Anadolu insanına yapılan bu eşsiz hizmetin önemine geçmeden önce Elazığ’da verilen konser hakkında bazı değerlendirmeleri paylaşmak faydalı olacaktır.

“Senfonik Türküler” başlığını taşıyan program birbirinden güzel toplam 16 türküden oluşturulmuştu. Türkülerin, genel olarak halkın beğenilerinin ön plana alınarak seçilmesi ve programın tek bölüm olarak icra edilmesi klasik müzik ve dolayısıyla bir opera orkestrasıyla ilk kez karşılaşan Elazığlılar tarafından çok olumlu karşılandı. Orkestra düzenlemeleri Turgay Erdener, Ahmed Adnan Saygun, Kıvanç Tepe, Bujor Hoinic, Tolga Taviş, Hasan Niyazi Tura, Okan Demiriş ve Ali Aykaç’a ait olan türküler; Esra Arslantürk, Cüneyt Erdoğan, Dinçer Gökçe, Seçil Eyilikeder ve Gürkan Sezgin tarafından seslendirildi.

İlk olarak “Sabahın Seherinde” türküsünü seslendiren Esra Arslantürk; esere hâkimiyeti ve duygusal yorumuyla dinleyenleri etkilemeyi başardı. Esra Arslantürk’ün de katkısıyla heyecanı dinen Kıvanç Tepe; özellikle bu ilk eserden sonra konser boyunca rahat tavrını ve orkestra ile uyumunu korumayı başardı. Zaman zaman ortaya çıkan ve önemsiz sayılabilecek detaylar dışında çok başarılı bir konser olduğunu söyleyebiliriz. Arslantürk bu eserin dışında “Aygız”, “Gesi Bağları” ve “Yüksek Yüksek Tepelere” isimli türküleri; çok yerinde kullandığı nüans ve duygu değişimleri ile gayet başarılı bir şekilde seslendirdi.

Daha sonra “Köroğlu” türküsüyle Cüneyt Erdoğan; kuşkusuz konserin en çok ilgi gören solistlerindendi. “Köroğlu” ve “Hekimoğlu” gibi söylediği iki kahramanlık türküsün ardından; eline aldığı bağlamasıyla ustalığını konuşturdu. Önce “Urfa’nın Etrafı” türküsünde Gürkan Sezgin’e eşlik etti, sonra da solo olarak seslendirdiği ve çok uzun zamandır böylesini dinlemediğimiz ve ayrıca eşlik etmekten de kendimizi alamadığımız bir “Kara Toprak” yorumuyla izleyicileri mest etti. Gerek solist, gerekse bağlama icracılığı anlamında ortaya koyduğu düzey; ayakta alkışlanmayı sonuna kadar hak ediyordu. Elazığ’ın zengin halk müziği birikimi göz önünde bulundurulacak olursa Erdoğan’ın icrasının çok beğenilmesi dikkat çekicidir.

Konserin diğer bir solisti Dinçer Gökçe ise sırasıyla “Asiye” ve “Uzun İnce Bir Yoldayım” isimli türküleri seslendirdi. Operada alışık olduğumuz şan tekniği ile halk müziğindeki gırtlak nağmelerinin sentezlenmesinin en iyi örneklerinden birini Dinçer Gökçe’den dinlediğimizi belirtelim.

Zarif görünümü ve kırmızı, şık bir elbisesiyle adeta konserin gülü olarak nitelendirebileceğimiz Seçil Eyilikeder ise sırasıyla “Aman Avcı”, “Gökte Yıldız Ay Mısın” ve “Laçin” isimli türküleri seslendirdi. Neşeli ve sempatik hareketleriyle dinleyicileri etkileyen Eyilikeder; özellikle klasik şan tekniğinin dışına çıkarak yaptığı yorumlarla büyük beğeni topladı.

Son olarak bahsedeceğimiz solist Gürkan Sezgin ise sırasıyla “Urfa’nın Etrafı” ve “Tut-i Mucize Guyem” isimli eserleri seslendirdi. Özellikle tiz tonlardaki hâkimiyeti ve ses rengi ile etkileyen Sezgin, dinleyiciler tarafından yine bolca alkışlandı.

Programdaki eserlerin dışında “Bugün Bize Pir Geldi” ve “Ben Giderim Batum’a” isimli türküleri ise tüm solistler ortak olarak ve dinleyicilerle birlikte icra etti. Konser sonunda dakikalarca ayakta alkışlanan orkestra üyelerinin yüzlerindeki memnuniyet görülmeye değerdi.

Elazığlıların 450 kişilik salona sığmadığını ve konsere gösterdiği büyük ilgiye yukarıda değinmiştik. SDOB’nden önce Elazığlılar, ancak geçtiğimiz yıl Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası’nı dinleme imkânı bulmuştu. Bu bölge için hayati öneme sahip böyle organizasyonların daha sık planlanması gerekirken hatta bu bölgelere senfonik orkestraların kurulması gerekirken bu kurumların kapatılmasını tartışmak gerçekten son derece üzüntü vericidir. Modern sanat kurumlarının ülkemizde özellikle son beş yılda kaybettiği zamanı ve düşürüldüğü bu durumu görmezlikten gelmek insafa sığmaz. Her fırsatta ileri demokrasinin, bireysel özgürlüklerin, insan haklarının ve Atatürk’ün yolunda olduğumuzu söyleyip iş icraata gelince tam tersini yapmak ancak bizim gibi her yıl eğitim sistemini değiştiren “gelişmiş” ülkelere ait bir özellik olsa gerek. Bu tasarıyı hazırlayanların sanat kurumlarının etkinliklerini daha yakından takip etmelerini tavsiye ederiz. Hatta daha da ileri giderek şu soruyu da sormak demokratik hakkımızdır: Her konuda sandığı, dolayısıyla milleti adres gösterenler; neden bu konuda milletin fikrini ve görüşlerini merak etmez?

Cumhuriyet’in ilânından bu yana çok büyük fedakârlıklarla kurulan ve hayatta kalmaya çalışan sanat kurumları milletin kendi öz değeri ve malıdır. Doğal olarak ancak millet isterse bu kurumlar kapanabilir. Maddi-manevi hiçbir temeli olmayan geçici ideolojiler uğruna bu güzide sanat yuvaları kurban verilmemelidir.

27.05.2014 / Elazığ


Yazarın Diğer Yazıları

  • Cenaze Marşının Düşündürdükleri
  • Bakın Elazığ Ne Diyor Bakanlığa