ERSİN ANTEP
Defter
2012 yılı Mayıs ayında yayınlanan yönetmelikle, 23 Nisan ve 19 Mayıs adeta ulusal bayram statüsünden çıkarılarak, birer kutlamaya dönüştürüldü. 23 Nisan, Milli Eğitim’in; 19 Mayıs ise Gençlik ve Spor Müdürlükleri’nin planlamasına bırakıldı. Geçen iki yıldaki bocalama sonrası, 2014’ün 23 Nisan’ı, okul bahçe duvarları sınır edilerek kutlandı.
Eski 23 Nisan’larda, okullar aynı gösteriye birlikte hazırlanırdı. Öğrenciler okullarından çıkar, büyük bir izleyicinin karşısında gösteri yapardı. Geçit törenine katılan okul boru-trampet takımları ise adeta yarışırdı. İki yıldır okulların bir araya gelişi zorlaşıyor. Okulu temsil sözkonusu olmayınca, okul müzik takımları da oluşturulmuyor. Son yönetmelik, “okuduğunu yorumlayanlara” göre, kutlamaların şekillenmesine yol açıyor. Kimi yerlerde, kutlama programına özel ihtimam gösteren Milli Eğitim Müdürleri, akılcı çözümlerle ve gayet dinamik içerikler planlayabiliyor. İşi oluruna bırakanlar ise, öğrencileri, okullarının bahçelerinde ve zaten onları beğenecek olan velilerinin huzuruna çıkarıyor. Bu durum, 0kulu temsil etme heyecanı kaybolduğundan, zaten bellibaşlı kutlamalarda karşısına çıktıkları velilerine alışkın olan öğrencilerin, özel bir heyecan duymamasına sebep oluyor.
Çocuklara Güvenmeli
Etkinlikler genelde, “çocuk bayramı” ekseninde yapılıyor. 23 Nisan kutlamalarında, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılışından dolayı telaffuz edilmesi gereken “Ulusal Egemenlik” müessesesi ise, o denli vurgulanmaz oluyor. Elbette bu durumun, kutlama komitelerinin tecrübesizliği veya dikkatsizliğinden kaynaklandığı ve geçici olduğu anlaşılıyor. Gelecek yıllarda gözden kaçacak gibi görünmüyor.
Kutlamaların içeriği de; “çocuğa dair”den öte geçmiyor. Çocuklara hem 23 Nisan’ın anlamı bakımından gerekli bilgiler iletilmiyor, hem de kutlamaların içeriğinin tasarlanmasında inisiyatif tanınmıyor. Yani, Çocuk Bayramı’nda komiteler, çocuklara güvenmiyor, iş bırakmıyor. Halbuki makam koltuklarının bile bırakıldığı bu tek günde, -klasik tabirle- “günün anlam ve önemi”nin anlatılması, çocuklara yaratıcılıklarını ortaya çıkarmaları için de güvenilmesi gerekiyor. Böylesi bir durum sözkonusu olmadığında, içeriği zayıflayan ve sonu beklenmeyip dağılan “kutlamalarla” karşılaşılıyor.
Hatta kutlamalara dair özen gösterilmediğinden; kimi yerlerde “23 Nisan”, “bir günlüğüne açılan çocuk eğlence yerlerinde hoşça vakit geçirmek” anlamına çıkıyor. Çocuklara mikrofon uzatıldığında ise, “çok eğlenildiği, çocuk bayramının çok güzel geçtiği” değerlendirmelerinin yanında, 23 Nisan tarihinin yanına 1920’nin konulamadığı görülüyor.
Müzik ve Edebiyat Öğretmenleri
Milli Eğitim’de yer bulmak üzere bekleyen pek çok öğretmen arasında, müzik ve edebiyat branşlı olanlar da var. Atananları ise, yalnızca bayramlarda ve kutlamalarda hatırlanıyor. Halkın karşısına çıkıp, ses yayınından verilen İstiklal Marşı’nda 4/4’lük ritim atmaya çalışıyorlar. Esasen halk onların bu hareketinden, pek bir şey anlamıyor. “Keşke ritim tutacakları yerde, mikrofonu ellerine alıp, marşı doğru ses, nefes yeri ve ritimle söylemek için önderlik etseler” diyen de çıkmıyor.
Bizdeki okul kutlamalarında, “canım, ne tatlılar” söylemi hedeflenip kâfi görülüyor. Çektiği andaki heyecanı dinen ebeveynler ise, video kameralarında izledikleri gösteri ve sunumların, aslında pek de özenle hazırlanmadığını tespit ediyor, ama çocuklarını üzmemek için telaffuz etmiyor.
Halbuki dünyanın öbür ucunda Venezuela’da, El Sistema, “çocukların müzik yaparak saygınlık kazanması” temeli üzerine kurulu! Çocuklara müzikal inisiyatif tanıyorlar. Ülkemizde de, El Sistema’dan habersiz ama aklın yolunun bir olduğunu ispatlarcasına aynı temelle, Mehmet Selim Baki’nin Edirnekapı’da kurup eşi Mimar Yeliz Yalın Baki ile yeşerttiği, nihayet İşSanat sahnesine çıkabilecek hale getirdikleri “Barış İçin Müzik” projesi ise, tüm anlatılanlara inat; amatörlükten profesyonelliğe doğru koşuyor. Artık bir orkestra haline gelebilen proje, İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın da desteği ile, ülkemizi yurtdışında temsil eder hale geliyor. Doğuş Çocuk Senfoni Orkestrası, Başkent’te, TRT Ankara Çocuk Korosu ve Ankara Devlet Opera ve Balesi Çocuk Balesi ile birlikte Arena’da profesyonel çıtada bir konser gerçekleştirebiliyor.
Gelecek Yıl Lüleburgaz’da 23 Nisan Kutlamalı
Dördüncü dönemindeki Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak ise, birkaç saatlik değil, beş günlük kutlama programı, hiç kapanmayan kutlama alanı ile, örnek bir 23 Nisan yaşattı hemşerilerine… Kurduğu Lüleburgaz Kent Konseyi Çocuk Meclisi’nin Çocuk Başkan Beste Sert öncülüğünde planladığı her şeyi, hayata geçirdi. Yabancı konukların da ağırlandığı kutlamalar için; “Tuval Boyama, Ebru, Eğitim, Seramik, Resim, Sevgi, Çocuk Meclisi, Oyun, Sanat Etkinlikleri, Heykel, Tiyatro, Bez Bebek, Parmak Boyası, Origami, Yüz Boyama, Bilim, İmza-Söyleşi, Uzay ve Müzik Çadırı” gibi şenlik çadırları kuruldu.
O kadar ilginç bir organizasyon ki; içinde Mental Aritmetik bile vardı. Sıkı durun! DNA Atölyesi bile unutulmamıştı. Sadece, tüplerle deneylerin yapıldığı o çadırın lakabı vardı: “İnsan Klonlama Çadırı”.
Kapanışı mı? Lüleburgaz TEK Anadolu Güzel Sanatlar ve Spor Lisesi Orkestrası yaptı. Malum! Güzel Sanatlar Liseleri, Müzik ve Resim Öğretmenliği lisans öğreniminin öncülü olarak tasarlanmıştı. Ancak Spor ile birleştirilince, hayli yara almışlardı. Lüleburgaz’daki lise, belli ki o yarayı hafif sıyrıklarla atlatmış.
İnönü Üniversitesi mezunu Müzik Öğretmeni Ersen Evren’in idaresinde okulun orkestrası, şehrin büyük meydanı olan Kongre Meydanı’nda; -hani şu Buz Pisti’nin olduğu yerde- Film Müzikleri Konseri verdi. Aralık sonunda –her gün ayrı bir etkinliğin olduğu- Aşkıye Neşet Çal Sahnesi’nde verdikleri konserin tekrarıydı aslında! Ama orkestra açık havada büyük seyirciyle buluşunca; bir de konser, video eşlikli Film Müzikleri konseri olunca; kimse değemedi Lüleburgazlılar’ın keyfine…
Son Mohikan’dan Pulp Fiction’a, Titanic’e, Hababam Sınıfı’ndan Dil Yarası’na kadar pek çok filmin görüntüleri eşliğinde müzikleri çalındı ve pek beğenildi. Güzel Sanatlar Liseleri’nde eğitimi verilen yaylı çalgıların yanında, 3 flüt ve sadece bir klarneti olan orkestra, “yorulduk” bile demedi. “Bana ritim attırmayın, müzik yaptırın” dercesine yöneten Ersen Hoca, keman ve ud’daki başarısından, şeflikte ödün verse de; provalarda iyi hazırladığı orkestrasıyla geceyi, alnının akıyla bitirdi. Tüm olan biten, internet siteleri ve uydudan yayın yapan kanallarla paylaşıldı.
Kültür Başkanı Halebak
Belediye Başkanı Emin Halebak, organizasyonda gönüllü olarak yer alan yüzlerce çocuğu ve genci teker teker kutladı. En son O da, çocukların ve gençlerin göğe bıraktıkları dilek balonlarına “ülkemiz ve dünya için barış, huzur, sağlık dolu günler” temennisiyle eşlik etti.
Ne yapıp edip, 23 Nisan 2015’te, “Soyadı Kültür Olan Şehir” Lüleburgaz’da olmalı! Bu yıl 5 gün yapılan kutlamalar, kimbilir, belki gelecek yıl 1 hafta olur!
25.4.2014 / Radikal