ERSİN ANTEP
Defter
25 yaşındaki Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu’nun ulaştığı ahenk o denli üst seviyededir ki; birlikte sahneye çıktıkları orkestraların dahi açığını kapatabilirler. Uluslararası standardı çoktan geçmiş, koro literatürünün altını üstüne getirmiş, genç şefi Cemi’i Can Deliorman ile taptaze lezzetler sunan koro, birdenbire yok olacak.
Malum! Anadolu’nun pek çok yerinde, düğün-bayram dediğinizde; mutlaka “keşkek” pişirilir. Adettendir! Keşkek demek; buğday ve et haşlamak, onları dövmek değildir sadece! O buğdayı, eti seçip hazırlamak, onları pişirmeye alışmış tencereleri bulmak, o tencerelere uygun odun ateşini ayarlayacak, pişenlerin dövüleceği koca taşı, döven koca tahtayı zaman içinde bir araya getirmektir. Keşkeği dövecekleri seçip, şakalaşabilecekleri, şakalaştıkça keşkeğe sevgi katacakları bir ortamı hazırlamaktır.
Sanat kurumu kurma ustası Hikmet Şimşek’in, Devlet Çoksesli Korosu’nu kurmasının da, kendine özgü bir hikayesi vardır, kulaktan kulağa yayılan… Maliye Bakanlığı’nda nedense sanat kadrolarını vermenin bir lütuf olarak görüldüğü ortamda; o müzikten anlamayan, laftan hiç anlamayan bürokratları nasıl ikna ettiği anlatılagelir!
Beraber yollarda yürümenin de ayrı bir tadı vardır ancak, beraber büyümenin bir sanat kurumu, hele ki bir koro için çok daha büyük bir anlamı ve değeri vardır. Birlikte, aranızdaki uyumla sağladığınız ahengin ilerlemesi; az bir şey değildir. O denli birbirinizi tanırsınız ki, en sıkıntılı olabilecek anları bile, alay edercesine kolayca geçiverirsiniz! Zira birbirinizi kollamayı, yapabileceklerini öngörebilmeyi öğrenirsiniz. Hani kırk tilki kuyruk tekerlemesi vardır ya; hiç birinin kuyruğu birbirine değmez! İşte o nedenli, seri ve planlıdır hareketleriniz! Birbirinize çarpmadan, aynı alanı kullanarak, çok iyi bir çarkın dişlisi oluverirsiniz! Ve bu uyum yalnız sizi değil, birlikte üreteceğiniz diğer insanları da etkiler.
Böylesi bir durumu vardır Devlet Çoksesli Korosu’nun! 25 yaşındaki Kültür ve Turizm Bakanlığı Devlet Çoksesli Korosu’nun… Yıllardır birlikte gelişen bir topluluktur. Ulaştıkları ahenk o denli üst seviyededir ki; birlikte sahneye çıktıkları orkestraların dahi açığını kapatabilirler. Israrla ve yanlışça tempo veren orkestra şefini, kalbini kırmadan doğruya çekerler. Bir açık hava festivalinde, pek de becerikli olmayan bir “orta” şefin idaresinde, orkestraların en arkasında olmalarına karşın; adeta, kulağına tempoyu fısıldar gibi, tüm alandakileri yönlendirebilirler. Kim ihtiyaç duyarsa, tek olmalarına karşın, kaç yıllık çalışkan öğrenciler gibi sıkı çalışarak üstesinden gelirler, idare etmezler, tersine lokomotif olurlar! Arka arkaya zor eserler, yorucu turneler yapmak yanında, evde yalnız bırakılan ve hayatının dönüm noktası olan sınava girecek çocuklarda kalan akıllarını zorla yanlarında sürüklerler! Bir konserde de kendileri için, değil “çok kötüydüler” dedirtmeyi, “sanki biraz sorunluydular” bile dedirtmezler.
Endişe Etmeyin, Yakında Dağılırlar!
Binaları, Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nün yanı başında… Ama gelin görün ki; TÜSAK taslağında bile unutulmuşlar! Gerçekten! TÜSAK yasalaşırsa, ne olacakları belli değil!
Eh! Yaşlar da kemâle eriyor. Fazıl Say’ın şarkılarını emanet edeceği inciyi arar gibi aradığı solisti bile, barındırır içinde! Ya! Halbuki Serenad Bağcan, daha 2003’te Bilkent Odeon’daki Nazım Oratoryosu prömiyerinde arkasındadır Fazıl’ın! O zamanki şefleri İbrahim Yazıcı’nın bageti altında, dev gibi Genco Erkal’ın, Zuhal Olcay’ın arkasında, Bilkent Senfoni Orkestrası ile aynı sahnededir! Hatta, “haydi kızlar, haydi beyler” deyip Nazım’ı diriltenler koronun içindendir! Daha kimler vardır kimler…
Nasıl tohumlar ekmişse Hikmet Şimşek bu koroya; böyle mi çınar olur arkadaş? Suyu kesildi, yeni sanatçı alınmaz oldu! Gelen olmayınca, sesi dinlendirmeye bile zaman yok! Biri de çıksın ki; “ay benim modülüm var ses tellerimde” bahanesi üretsin!
Neyse! Pek yakında üyeleri emeklilik sınırına gelmiş olacak inci tanesi koronun! Evet doğru! Kitap yazarlarsa koro hakkında; başlığı “İnci Tanesi” olmalı!
Uluslararası standardı çoktan geçmiş, koro literatürünün altını üstüne getirmiş, genç şefi Cemi’i Can Deliorman ile taptaze lezzetler sunan koro, birdenbire yok olacak. Israrla, kendilerinden disiplini ve birlikteliği teslim alacak, kavrayacak genç üyelere bayrak teslim edemeyecekler! Yurtdışında olsa pamuk arasında saklanır! Biz de ise yok olmaya terk edilecek!
Hiçbir zaman sendelemedikleri, “of” bile demeyip, gözünün içinden okudukları notalarla yüreklendikleri şeflere gizliden aşıladıkları gibi; yani umutla kapatmalı! Umudumuz; öyle bir “Kahraman Kültür ve Turizm Bakanı”, öyle bir “Kahraman Müsteşar”, öyle bir “Kahraman Güzel Sanatlar Genel Müdürü” gelsin ki; yıllarca anlatalım ve diyelim ki ileride: “Kardeşim! O ne kahraman adamdı! Atla deve olmadığını gördü de, bir değil, beş değil, 100 Devlet Çoksesli Korosu kurdu! Nerede bir koroya gitse, kapıda karşılıyorlar halâ!”
Nice yıllara ve nice gençleşmeye Devlet Çoksesli Korosu…
4.3.2014 / Radikal