ERSİN ANTEP
Defter
TÜSAK yasa taslağına dair son duyumlar; tasarının genel seçimler sonrasına ertelendiğine işaret ediyor. Diğer yandan bütçe görüşmelerinde İktidar Partisi adına konuşan İstanbul Milletvekili Gülay Dalyan ve Malatya Milletvekili Öznur Çalık; 3 şehir için yeni opera-bale ve 6 şehir için de tiyatro müjdesi verdi…
TÜSAK RAFTA
Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) kurulması hakkında tasarlanan kanun teklifi, yaz aylarından itibaren sanat kurumlarının gündemini değiştirdi. Kurumların adeta omuriliği zedelendi. “Yarın yok olma” endişesiyle sanatçılar, hem gelecek kaygılarına, hem de kısa vadeli repertuar hazırlamaya yöneldi. Son gelişmeler, bir genel seçim sonucuna kadar TÜSAK tasarısının rafta bekleyeceğini işaret ediyor.
Sanat kurumlarını lağvederek, proje bazında destek oranlarını belirleyecek 11 kişilik bir sanat komisyonu oluşturulmasını işaret eden TÜSAK Yasa Tasarısı, birkaç aydan bu yana kamuoyunun gündeminden düşmüyor. Önceki Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın Sabancı Grubu’nun desteği ile restorasyonuna koyulduğu Atatürk Kültür Merkezi’ndeki (AKM) çalışmaların şimdiki Bakan Ömer Çelik tarafından gerekçe gösterilmeden durdurulması da, TÜSAK Yasa Tasarısı’nın Meclis’ten geçirileceği endişesini arttırdı.
Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet’ten Leyla Tavşanoğlu’na konuşan Günay, AKM’nin restorasyonunun durdurulmasına anlam veremediğini bildirdi. Tiyatrolara verilen ödenek desteğinin kesilmesi konusuna ise, “bazen kraldan çok kralcı davranışlar oluyor” sözleriyle yaklaştı. Başbakan’ın “Türkiye müze fakiri bir ülke” sözüyle, kültürel konulara dair duyarlılığı bulunduğunu ve hakkının teslim edilmesi gerektiğini söyledi. Aynı Günay; bakanlığı döneminde, “sanat kurumlarının Cumhuriyet’in ilk yıllarının bir kültür dayatması” olduğunu, Radikal’den Cem Erciyes’e söylemişti. “Kültür Dayatması” başlıklı bir yazımızda, sanat kurumlarının kuruluş tarihlerini sıralamış, hiçbirinin Atatürk döneminde kurulmadığını ortaya koymuştuk. Hatta son kurum Samsun Devlet Opera ve Balesi’nin, Bakan Günay döneminde kurulduğunu ifade etmiştik.
Bakan Çelik de; Kasım ayında Meclis’te yaptığı bir açıklamada, sanki aynı kaynaktan bilgi desteği veriliyormuşçasına, tıpkı Günay’ın “Kültür Dayatması” açıklamasındaki talihsizliğe benzer ifadeler kullandı. Bakanlığa bağlı sanat kurumlarına dair, “sistemin arkaik dönemden kalan Sovyet modeli yönetim şekline sahip oldukları ve bugünkü şartlara cevap veremediği”ne ilişkin açıklamalarda bulundu. Biz de; Radikal internet sitesinde yayınlanan “Bizim bir kültür bakanımız olacak mı?” başlıklı yazıyla, kendisine yansıtılan bilgilerin yanlışlığını hatırlattık.
Geçtiğimiz günlerde Bakan Çelik, Meclis Genel Kurulu’nda 13 ve 14 Aralık’ta yaptığı konuşmalarda ise şunları söyledi: “Bir kere daha söylüyorum, ‘Devletin sanat üreten kurumlarla olan ilişkisinin değiştirilmesinin uluslararası dayanağı nedir?’ denildi. Tam tersine, elimizdeki mevcut modelin uluslararası bir dayanağı yoktur. Bu modele en çok benzeyen model bir tek Çin'de uygulanıyor. Sorun şudur: Sorun, Türkiye'nin sanat üretiminin, kültür üretiminin standartlarını daha çok yükseltmek, evrensel rekabete açmaktır. Burada da çoğulcu ve özgürlükçü bir modelle, sanatçının memur olduğu modelin dışına çıkarak bir model geliştirmek gerekiyor. Burada devlet, kendisi elinde operasyonel bazı kurumları tutar, bu kurumlar çerçevesinde bu bahsettiğimiz bütün sanat alanlarını destekler, bunun Anadolu'ya açılmasına, dışarıdan gelecek projelere daha çok destek verilmesine kendisini açar ama devletin memur sanatçı modeliyle kültür ve sanat alanını domine ettiği bir yapı özgürlükçü bir yapı değildir, çoğulcu bir yapı değildir, kültür sanat alanının ihtiyaç duyduğu rekabeti karşılamamaktadır; arayışımız bu temeldedir. Bu sebeple, ‘kapatma’ ifadesi hiçbir şekilde doğru bir ifade değildir. Sorulması gereken soru: Elimizdeki modelin uluslararası dayanağı nedir? Her konuda uluslararası standartları yakalamaya çalışan Türkiye'nin, bu alanda da reform yapması ve uluslararası standartları yakalaması gerektiğini düşünüyoruz. (…) Kültür ve sanat alanında çok daha yüksek üretimlere imza atması gerekir. Bu yüksek üretimlere imza atılması için şimdiye kadar emek vermiş, bundan sonra emek verecek olan sanatçılarımızın kıymeti konusunda bir tartışma yoktur. Cumhuriyetin daha ilk kurulduğu yıllarda kültür ve sanat kurumlarına verdiği destek, cumhuriyeti kuranların büyük vizyonunu göstermektedir. Bugün geldiğimiz noktada, bunların daha da geliştirilmesi, daha da büyütülmesi bu ülkenin geleceği açısından vazgeçilmez bir durumdur. O sebeple, ‘Kültür sanat kurumları kapatılıyor’ ya da ‘Kültür sanat kurumları lağv edilecek’ gibi bir yaklaşım bizim vizyonumuzun dışındadır. Bahsettiğimiz şey, Türkiye'de devlet-sanat üretimi ilişkisinin yeniden yapılandırılması, devlet-sanat üretimi ilişkisinin çağdaşlaştırılmasıdır. Şunu kabul etmek gerekir ki: Sanatçının memur olduğu, devletin bu kadar kültür sanat alanı içerisinde mali bir güce sahip olduğu bir kültür sanat ortamı hiçbir şekilde çoğulcu ve özgürlükçü olamaz. Kültür ve sanat, nihayetinde rekabetle kendisini yükselten ve rekabetle ayakta duran ve rekabetle geleceğe yürüyen alanlardır. Bu alan içerisinde hiçbir ideolojik, oligarşik yaklaşıma, hiçbir ideolojik önceliğe yer verilmemesi gerekir. Bu alan, bir kadrolaşma alanı değildir. Bu alanda, isimler üzerinden siyaset üretilmesi bu ülkeye yapılabilecek en büyük zarar olur. Şunu kabul etmek gerekir: Türkiye'nin yaptığı ve bugün geldiği noktada ürettiği pek çok reforma göre, kültür sanat alanı kısır kalmıştır ve devlet-sanat üretimi ilişkisinin yeniden yapılandırılması gerekir. Burası rekabete açılmalıdır, daha yüksek sanatsal performanslarla ve kültürel aktivitelerle evrensel olanla yarışacak bir noktaya gelmelidir” dedi.
Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Abdurrahman Arıcı ise; aynı hafta içinde Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte, yasa taslağına dair çalışmaların devam ettiğini ancak henüz neticelenmediğini söyledi. “Şu anda öyle bir şey yok. Ortaya çıkarılan bizi kapatacaklar dedikoduları afaki şeyler. Daha ortada projelendirilmiş, Başbakana sunulmuş, TBMM'ye gelmiş bir şey yok. Bu aşamaları geçtikten sonra zaten kendileri de görecektir ne olduğunu, ama bizim kafamızda onların düşündüğü gibi şeyler yok. Biz Anadolu'nun tiyatroyla buluşmasını ve kaliteli, milli değerlerimize sahip oyunlarla buluşmasını istiyoruz. Bunu yapan özel sektör de var ve onlara da desteğimiz devam ediyor, ayırmış değiliz. Bugün Opera da aynı şekilde kendi değerlerimizi yansıtacak oyunlarla gelmesi gerekir” dedi.
İKTİDARDAN MÜJDE!
Gaziantep, Sivas ve Van’a Opera-Bale; Manisa, Kayseri, Çanakkale, Hatay, Mardin ve Şanlıurfa’ya Tiyatro Sözü!
Derken; 13 Aralık tarihli bütçe görüşmelerinde, Kültür ve Turizm Bakanlığı 2014 bütçesinin Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü kalemi hakkında İstanbul Milletvekili Gülay Dalyan, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü kalemi hakkında ise Malatya Milletvekili Öznur Çalık; iktidar partisi grubu adına konuşma yaptılar. Bu konuşmaların, TÜSAK sürecinin çok uzağında ve mevcut yapının geliştirilmesine dair planlamaları aktarır halde olması; dikkat çekti. Öyle ki Dalyan; “Gaziantep, Sivas, Van illerindeki müdürlüklerinin de açılması çalışmaları devam etmektedir. Gaziantep, Sivas, Van müdürlüklerimizin bölge kaynağını, kültürel dokumuzu ve birikimlerimizi değerlendirerek evrensel bileşime ulaşmada önemli katkılar sağlayacak merkezler olması ve yöre insanı için bir kültür merkezi hâline gelmesini hedeflemekteyiz” dedi. Yani; Gaziantep, Sivas ve Van Devlet Opera ve Balesi Müdürlükleri’nin müjdesini verdi.
Çalık ise yaptığı konuşmada; “2013-2014 sezonu sonuna kadar Manisa’da, Kayseri’de, Çanakkale’de, Hatay’da, Mardin’de ve Şanlıurfa illerinde açılması düşünülen sahnelerin tiyatroya kazandırılmasının, amaçları arasında” olduğunu bildirdi.
TÜSAK’ın Geleceğine Dair Son Duyumlar
Bakanlık kaynaklarından gelen son duyumlar, tıpkı Bakan Yardımcısı Arıcı’nın da ifade ettiği üzere, yasa taslağının gündemden çekildiğini işaret ediyor. Önümüzdeki dönemde peşi sıra gelecek olan; yerel seçim, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçim sürecinin ardından oluşacak tablonun TÜSAK taslağının akıbetini de belirleyeceği konuşuluyor. Şayet, daha önceki seçimlerdeki gibi tablolar oluşursa; TÜSAK taslağının yeniden ve hızla Meclis’e getirileceğine kesin gözüyle bakılıyor. Ancak pek çok kişi; bu ihtimalin, son dönemde yaşananlarla oluşan yeni tabloya göre, pek mümkün olmadığı sonucunda birleşiyor.
Genel seçimlere kadar olan sürenin, hem sanatçılar, hem de sanatseverler için yeni bir ödev dönemi olduğu anlaşılıyor. Bu süreçte halka, idarecilere, bürokrasiye; sanat ve kültür kurumlarının varlığını, bizzat kültür-sanat eliyle anlatmak, kanıksatmak gerekiyor. Bu anlamda, yoğun biçimde kültür-sanat kurumlarının gerçek değeri ve yararlılığının tanıtılması ve benimsetilmesinin yollarının aranması, yapılacakların da hızla uygulamaya geçirilmesine ihtiyaç bulunuyor.
Bakan Çelik’in de ifade ettiği şekilde kurumların sanatsal üretiminin arttırılmasına dair en doğru çözümün; iki başlı bir bakanlık yönetim sistemin getirilmesi olacağı sonucuna ulaşılmalıdır. Mevcut kurumsal düzenin devamı sağlanarak, Bakan ve bağlısı birimlerin idari yönetimde kalacağı, oluşturulacak kurul eliyle kurumların sanatsal idare ve denetime kavuşacağı bir sisteme erişilmelidir. Bunun da, tıpkı Bakan İstemihan Talay döneminde tasarlanan ve -etkin olmasa da- hala varlığını sürdüren, kültür-sanat alanında varlık gösteren pek çok STK’nın temsil edilebildiği “Özerk Sanat Konseyi” gibi bir işlerliği işaret ettiği anlaşılmalıdır. (“İstemihan Talay’ın TÜSAK’ı” konusunu, bir başka yazıya bırakıyoruz!)
15.1.2014