EVİN İLYASOĞLU
Allegro
44. Festivalin ilk haftasını geride bıraktık. BİFO, Orchestra of the Swan, Academy of St.Martin gibi büyük ve tarihi toplulukların yer aldığı; İdil Biret, Maria Joao Pires ve Murray Perahia gibi çağımızın büyük piyanistlerinin doruğa erdiği ve gencecik Rus piyanist Dimitri Masleev ile tanıştığımız bir haftaydı. Mendelssohn’un konçertosu Tamsin Waley-Cohen’in kemanında ışıldadı, Bir Yaz Gecesi Rüyası şef David Curtis’in zarif yönetimi ve Tilbe Saran’ın usta tiyatroculuğuyla 400. ölüm yılında Shakespeare’i selamladı. Beyoğlu’ndaki Müzik Rotası’nı izleyenler, tarihi kiliselerin etkileyici ortamı kadar sanatçıların ve dinleyicilerin bir mekândan diğerine coşkuyla yürümesini ve etkileyici atmosferi anlata anlata bitiremediler.
Perahia ve Baran
İstanbul Festivali bu yılki Yaşamboyu Başarı Ödülü’nü Murray Perahia’ya, Onur Ödülü’nü İlhan Baran’a verdi.
Piyano tarihindeki efsanevi piyanistlerin son halkasından biri olan Perahia, iki konsere hem şef, hem de solist oldu. Onu dinlemek bu dünyadan sıyrılıp, ölümsüzlük dünyasına taşınmak gibi bir şey. Tuşların derininde, ama onlara dokunduğunu belli etmeden, bestecinin yazısını kendi deyişiyle aktarıyor. Birkaç yıl önce onunla konuşmak fırsatını bulmuş, genç piyanistlerin eskilerden farkını sormuştum: “Dokunuş, piyanoya dokunuş farkı”, diye yanıtlamıştı. “Bugün piyanistler müthiş bir teknik geliştiriyorlar ama artık dokunuştaki derinliği, o eski efsanevi yorumcuları duyamıyorsunuz” diyordu. Bir de tempo anlayışına değinmişti: “Tekniklerine güvenip özgün tempolarla oynuyorlar, hızlanınca daha gösterişli çalacaklarını sanıyorlar” diye yakınıyordu.
Ankara’da yaşayan İlhan Baran ise ödül törenine katılmadı, ödülü öğrencisi Rengim Gökmen aldı. Keşke Baran’ın bir yapıtı da hemen o ödülün ardından çalınsaydı. Bu içine kapanık, gösterişten uzak bestecimizi ne kadar az tanırız! Kuşkum yok ki genç yorumcularımız onun dünyanın pek çok köşesinde çalınmış Dönüşümler Üçlüsü’nü, ya da piyano için Siyah Beyaz’ını, Üç Bagatel’ini veya iki flüt için Duo’sunu o geceye yakıştırırlardı. Baran’ın oda müziği için yapıtları incelikle işlenmiştir. Büyük orkestra için tek çalışması, Töresel Çeşitlemeler (1980) daha bir ay önce Mahir Cetiz’in orkestra partilerini tamamlamasıyla Bilkent Senfoni tarafından gün yüzüne çıktı. Baran’ın yapıtlarında Türk halk müziği ve divan müziğinin renkleri, ritmik bir yapı ve evrensel çoksesli yöntemler içinde bütünleşir.
Ünlü operacımız Ayhan Baran’ın kardeşi olan bestecimiz, 1934’te Artvin’de dünyaya gelmiş, babasının görevi nedeniyle Anadolu’nun değişik köşelerinde yetişmiş. Ankara Devlet Konservatuvarı’nda Saygun, Sarısözen, ayrıca İlerici’nin öğrencisi olmuş. Paris Ecole Normale de Musique’de çağımızın köşebaşı bestecilerinden Dutilleux ve Ohana ile çalışmış. Ankara Konservatuvar’ında ve Bilkent Üniversitesi’nde profesör olarak nice öğrenci yetiştirmiş. Türk müzikolojisinin doğması için incelemeler yapmış, çocuk eğitim müziği için örnekler vermiş, müzik eğitim kurumlarını eleştirmiş ve kendini öğrencilerine adamış bir hocadır. Saygun, onun yarınlara kalacak en önemli bestecimiz olduğuna inanır, üretken olmadığından yakınırdı.
9.6.2016 Cumhuriyet