EVİN İLYASOĞLU
Allegro
Alexandr Liebreich’ın İşSanat Konserindeki solist piyanist Alice Sara Ott idi.
Bu hafta, en hüzünlü günlerimde gidebildiğim tek konserde yine Beethoven çıktı karşıma. 8. Senfoni. Diğer senfonilerine göre daha kısa, hiç hüzünlü bölümü olmayan, hele son bölümüyle insana ilkbahar renkleri sunan bir yapıt. Üçüncü bölümdeki menuet saraylardaki soylu dansları andırır. Son bölümde ise orkestra çalgılarının her birisi zarif bir coşkuya katılır, belleğinizde neşeli, keyifli ezgiler bırakır.
Bugün 17 Aralık, benim hüzün günüm. Neredeyse çocukluk günlerimden beri birlikte olduğum sevgili eşim Eyüp İlyasoğlu’nu yitireli bir yıl oldu. Meğerse ölüm de dirim kadar yanı başımızdaymış. Geride kalanın tutunacak dalları varsa yaşam bir şekilde sürüp gidiyor. Geçen yılın son yazısında, yine bu sütunlarda sizlerle acımı paylaşmıştım. Çocuklarımın yanı sıra beni yaşama bağlayan müziği anlatmıştım. O hafta BİFO’dan dinlediğim Beethoven’ın Missa Solemnis’i o günlerde bana ilaç gibi gelmişti.
Şimdi daha gerilere gidiyorum. Amerika’da Michigan Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımıza: Babamın ölüm haberi gelmişti bir sabah. Eşimin final sınavı vardı, gitmek zorundaydı. Ben evde tek başıma sabahtan akşama kadar o sırada yeni satın aldığım Beethoven albümündeki senfonilerin tümünü dinlemiştim. Her bir senfoninin bir diğerine bağlantısını bulmaya çalışmıştım. Sonra kiminin betimsel özelliğindeki resimleri bulup çıkartmıştım. Örneğin Eroica’da bir kahramanı anlattığı tablolar: Kahramanca savaş sahneleri, yükselen gerilim! Beşinci Senfoni’de o dört nota gerçekten kaderin kapıya vuruşu muydu, yoksa sonradan uydurulmuş bir yakıştırma mı! Pastoral’deki lirik anlatım büyüleyiciydi. Bu senfoniyi birkaç kez dinlemeden bir sonrakine geçememiştim. Besteci, sağırlığının başladığı dönemde büyük kenti terk edip dağ köylerinde mutluluk arıyormuş. O müthiş fırtına sahnesinden sonra piccola flütün ışığıyla yine köydeki huzur dolu ortama teslim oluyor. 5. ve 6. senfonilerini neredeyse bir arada yazmıştı. 7. ile 8.’inciyi de bir arada düşünmüş. 7. Senfoni’deki mıknatıslı, görkemli yapıdan sonra hiç ağır bölümü olmayan 8. Senfoni beni şaşırtmıştı. 9. Senfoni’nin ise üç bölüm boyunca o dünyayı sarsan korolu bölüme hazırlanışını adım adım izlemiştim.
Ve ne rastlantıdır ki bu hafta, en hüzünlü günlerimde gidebildiğim tek konserde yine Beethoven çıktı karşıma. 8. Senfoni. Diğer senfonilerine göre daha kısa, hiç hüzünlü bölümü olmayan, hele son bölümüyle insana ilkbahar renkleri sunan bir yapıt. Üçüncü bölümdeki menuet saraylardaki soylu dansları andırır. Son bölümde ise orkestra çalgılarının her birisi zarif bir coşkuya katılır, belleğinizde neşeli, keyifli ezgiler bırakır.
Münih Oda Orkestrası gibi köklü bir kuruluşu yöneten Alexandr Liebreich’ın İş- Sanat konserindeki solist son zamanlarda genç kuşak arasında parlayanlardan piyanist Alice Sara Ott idi. Çıplak ayakları, kırmızı daracık tuvaleti, incecik bedeniyle sahnede ilginç bir resim oluşturuyordu. O da Beethoven’ın 1. Piyano Konçertosu’nu çaldı. Enerjik, coşkulu bir yorumdu. Yine ne rastlantı ki geçen hafta Frans Brüggen’in 18. Yüzyıl Orkestrası’nı yönettiği 9 Beethoven senfonisini içeren bir armağan aldım. Brüggen’i Ağustos 2014’te yitirmiştik. Ne kadar farklı yorumlar... Sanki Brüggen hiçbir şey yapmıyor. Bırakmış, müzik kendi kendine akıyor... Şimdi onları dinliyorum art arda...
17.12.2014 Cumhuriyet