EVİN İLYASOĞLU
Allegro
İş Sanat mevsimi tarihi bir konserle açtı. Şef Alpaslan Ertüngealp yönetiminde genişletilmiş Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası önce Hüseyin Sermet’in çaldığı Mozart’ın 24. Piyano Konçertosu’na eşlik etti, sonra da Mahler’in devasa 9. Senfonisi’ni seslendirdi. Seçilen yapıtlar, yorumcular ve yorum kalitesi hepsi üst düzeydi.
Hüseyin Sermet olgunluğa ulaşmış, kendine özgü tını zenginliği ve tuşe derinliğiyle özellik kazanmış bir piyanistimiz. Mozart’ın en zor konçertolarından biri olan 24. konçertoyu incecik nakışlarla işledi. Hele bis olarak yaptığı doğaçlama, gerçekten kayda değerdi.
Alpaslan Ertüngealp son yıllarında Claudio Abbado (1933- 2014) gibi 60 yılını sahnede geçirmiş saygın bir şefin asistanı olmuştu. Provalar sırasındaki her yeni şeyi bir tarihçi gibi not ettiğini söylüyordu. Abbado’nun yanındayken orkestralarını çalıştırdığı birçok yapıt arasında Mahler’in 9. Senfonisi de vardı. Birkaç yıl önce Floransa’daki genel provada ünlü maestro bu senfoninin yönetimini ona devretmişti.
Ertüngealp, İş Sanat’taki konserde 80 dakikalik dev yapıta başlamadan önce senfoni hakkında kendi izlenimlerini anlattı. Bizi bu konuşmayla Mahler’in dünyasına, özellikle 9. Senfoni’nin karanlık ortamına hazırladı. Büyük bir anıt bu senfoni! Şimdiye dek ben İstanbul’da hiç canlı dinlediğimi anımsamıyorum. 80 dakikanın nasıl geçtiğini, bizleri nerelere götürdüğünü bu satırlar içinde anlatmam olanaksız. Bestecinin acılar içindeki kaygıları ve ölüme adım adım yaklaşması, büyük yükselişlerden, patlayan doruklardan sonra dakikalarca o karanlık dünyanın soyutluğundaki final bölümü bütün dramatikliğiyle seslendirildi. En sonundaki ölçülerde sahnenin derece derece kararması geleneği de uygulandı ve orkestracılar sehpalarının üstündeki ampullerle notalarını okuyabildiler. Son ölçülerde iyice ağırlaşan tempo ve kısılmış seslerle orkestra bize adeta öbür dünyadan sesleniyordu. Genelde daha şefin eli havadayken alkış patlatmaya hazır dinleyicimiz bu kez büyük bir sabırla bir süre karanlıkta, yapıtı haz- metme payına saygı göstererek bekledi. BİFO’nun bütün çalgı gruplarının aynı felsefeyi paylaşabilmeleri, yapıtı uzun süresine karşın, nitelikten ödün vermeden tamamlamaları gurur vericiydi.
Lang Lang ve genç yetenekler
Büyük yorumcuların genç yeteneklere kapılar açmaları, kendi şöhretlerini kullanarak onları yanlarında dinleyiciye sunmaları kutsal bir görev. Allianz Grubu bu işlevi üstlenen dünyanın en üstün piyanistlerinden biri Lang Lang ile global bir ortaklığa imza atmış. Sanatçının 2008’de kurduğu müzik vakfının katkılarıyla bu gençler her yıl bir kentte müzik kampına alınıyor. Bu yıl da Lang Lang kendi dinletisi ardından Türkiye’den Barselona’daki kamp için seçilen 11 yaşındaki Kaan Baysal’ı sundu. Kaan gerçekten pırıl pırıl bir yetenek. Keşke bir zamanların 6660 sayılı İdil Biret-Suna Kan Yasası yürürlükte olsaydı da, Kaan hemen, zaman yitirmeden yurtdışına eğitime gönderilebilseydi. Şimdi Barselona’daki kampta kendi gibi değişik kültürlerin üstün çocuklarıyla tanışması bile onun için büyük bir fırsat. Yolu açık olsun.
5.11.2014 Cumhuriyet